Yazar: Brandon Sanderson
Yayınlanma Tarihi: 2005
“Unutma, geçmiş geleceğimiz olmak zorunda değil.”
Tanrılar şehri Elantris, rakipsiz görkemiyle bir zamanlar her güzelliğin sembolüydü. Şehirden daha görkemli olan tek şey onun, gümüşi tene ve saçlara sahip tanrısal sakinleriydi. Ellerinin tersiyle güçlü büyüler yapabilen Elantrisliler, ölümcül yaraları iyileştirebilir ve diledikleri her nesneyi yaratabilirlerdi. Elantrisli olmak, hastalıksız, acısız ve sıkıntısız olmak demekti.
Ayrıca herkes tanrı olabilirdi. “Shaod” adı verilen hadise, herhangi bir kişinin başına gelebilir ve bu kişi bir gece sıradan birisi olarak yatıp sabaha fanilik zincirlerinden kurtulmuş, kıyaslanamaz bir zarafet ve güç abidesine dönüşmüş halde uyanabilirdi. Elantris’i yol gösterici olarak almış insanlığın içindeki ışık parlamaya ve daha öte boyutlara ulaşmaya müsaitti.
Ancak Elantris düştü ve sonsuzluk on yıl önce son buldu.
Yazar Hakkında
Kiminiz belki Brandon Sanderson‘u duymuşsunuzdur. Çok bilinen, ayrıca dilimize kazandırılmış Sissoylu (Mistborn) serisinin yazarı, aynı zamanda benim ve birçok okurun fantazi edebiyatının temel taşı olarak gördüğü Zaman Çarkı (The Wheel of Time) serisini, merhum Robert Jordan öldükten sonra kendisinin arkada bıraktığı notları kullanarak tamamlamış bir yazardır kendisi. Zaman Çarkı’nın son üç kitabında emeği bulunur. 2005 yılından bu yana 30’u aşkın eser yazmış olan yazar, kanımca son zamanların en üretken, en başarılı fantazi edebiyatı yazarıdır. Kendisi Cosmere adlı bir evrenin farklı dünyalarında yürüttüğü birçok seriyi aynı anda yazmaktadır. Yazar ve eserleri ile alakalı daha ayrıntılı bilgiyi brandonsanderson.com adresinden bulabilirsiniz.
Elantris, Sanderson’un yazdığı ilk kitaptır. Peki bundan ilk kitabın eksikliklerle dolu olsa da okumaya değer bulmanız, müsamaha göstermeniz için mi bahsettim? Tam tersine, yazarın daha ilk kitabından itibaren beklentiyi nasıl yükseklere koyduğunu ve her yazdığı kitapta bu çıtayı nasıl bir tık öteye taşıdığını belirtmektir amacım.
Elantris’te ne bulacaksınız? Entrika, din felsefesi, ihanet, aşk, özlem, nefret, anlayış, çıkarcılık, diğerkamlık…
Arelon‘un sevilen prensi Raoden bir sabah kendisini Shaod’a uğramış halde bulur. Bundan on yıl önce kendisini tanrılık mertebesine yüceltmiş olabilecek bu olay, şimdiyse onun hayatını cehenneme çevirecektir. On yıl önce sebebi bilinmeyen bir nedenden tüm Elantris’in büyülü gücü kaybolmuş, içerisinde yaşayanlar ise önceki hallerinin gölgelerine dönüşmüş vaziyettedir. Şimdinin Elantrislileri, siyah, benekli ve hastalıklı bir tene sahip, saçları dökülmüş, çürümekte olan bir vücuda sahiptirler. Elantrisli olmak, lanetli olmak anlamına gelmektedir artık… Prens Raoden, babasının emri ile apar topar ve gizlice Elantris’e atılır. Elantris’in bir zamanlar görkemli duvarları, şimdi kendi halkı için hapishane vazifesi görmektedir. Raoden içerideki sefil halkın
Fjorden İmparatorluğu‘nun hakimiyetine girmemiş iki ülkeden birisi olan Teod’un Prensesi Sarene ise, bu iki bağımsız ülkenin birbirleri ile olan dayanışmasını daha da kuvvetlendirmek ve Fjorden’e karşı özellikle Elantris’in düşüşünden sonra daha sağlam durabilmek adına Arelon’la imzalanmış bir evlilik anlaşması gereğince Arelon’a gelir. Kendisi, müstakbel kocası Raoden’in onun gelişinden hemen önce öldüğü haberini alır. Anlaşma gereğince, evlilik sözleşmesindeki şartların hâlâ geçerli olduğunu bildiğinden ve artık yeni evi hâline gelmiş olan müttefiği Arelon’un içerisinde bulunduğu kötü duruma karşı harekete geçer.Krallığa karşı arkaplanda gerçekleşen entrikaları öğrendikçe, durumun sandığından daha vahim olduğunu fark eder.
Fjorden’in, İmparator’dan sonraki en yüksek rütbelerinden birine sahip Gyorn Hrathen, İmparator’un emri gereği Arelon’a gelir. Amacı, kısa bir süre içerisinde Arelon halkını Fjorden’in dini Shu Dereth‘e katmak, böylece İmparator’un aksi halde tüm halkı helak edeceği duruma mahal vermemektir. Gyorn Hrathen, çoğunluğun yaşayabilmesi için elinden gelen her şeyi yapacaktır.
“Hakikati eylemlerden ayıramazsın… Fiziksel olarak kaçınılmaz olsun ya da olmasın, hakikat her şeyin üzerindedir. Hakikat, kimin daha büyük bir orduya sahip olduğundan, kimin daha uzun vaazlar verebildiğinden ya da kimin daha çok rahibe sahip olduğundan bağımsızdır. Ne kadar dibe itersen it, her zaman yüzeye çıkacaktır. Yıldıramayacağın tek şey hakikattir.”
“Bizler ölüyüz, sule,” dedi Galladon. “Acı çekmekten başka ne amacımız olabilir?” “Sorun da tam olarak bu. Herkes kalpleri durmuş diye hayatlarının sonlandığını düşünüyor.” “Genelde bu en belirgin belirtidir, sule.”
Sanderson evren yaratmaktan iyi anlıyor. Fantazi türüne hakim okurların en çok yakındığı şey artık sıradanlaşmış büyü sistemleri, ırklar ve klişeleşmiş konulardır. Bir süre sonra temel element büyülerini görmekten, elfler, cüceler ve orklar görmekten gına gelir, farklı bir şeyler arar okur.
İşte Sanderson size bu konuda ilaç gibi gelecek. Zira kendisinin yarattığı büyü sistemleri birbirinden oldukça farklı, özgün ve mantıklı.
Elantris dünyasında büyüler AonDor denen bir kaynaktan alınan güç ile yapılmakta. Bu kaynağı çekip kullanmanın farklı yolları olduğu belirtilse de bilinen en yaygın ve en güçlü yöntem, Aon adı verilen bir alfabe ile, Elantris’in sakinleri yarı tanrılar tarafından havaya çizilen şekilleri kullanarak yapılan büyülerdir. Alfabenin her şekli belli bir gücü temsil etmektedir ve yine ihtiyaca göre bu simgeler arasından seçim yapılır. İyileştirmek, aydınlatmak, güçlendirmek için ayrı ayrı Aonlar kullanıldığı gibi, bir vücudun belli bir bölgesine iyileştirme uygulamak için ise ilgili Aon’a ufak düzenlemeler ve eklentiler yapılması gerekir. Elantris için büyünün daha ayrıntılı incelemesini yapmak büyük spoilerlar içereceği için burada kesiyorum.
Peki farklı bir büyü sisteminden başka neler bulacaksınız?
Entrikalar: Farklı amaçları ve yöntemleri olan birden fazla topluluğun alttan alta çevirdiği tüm bu entrikaları, genellike Sarene ve Hrathen bölümlerini okurken öğreneceğiz. Raoden bölümleri ise daha bir aksiyon ve gizeme sahip. Zira Raoden, umudun tükenmiş ve ölü toprağı serpilmiş durumda olan Elantris’i değiştirmek istiyor.
Karakterler:Karakterlerin derinlikleri yeterince tatmin edici. Kitap içerisinde siyah, beyaz ve gri karakterler bulacaksınız. Ancak şunu belirtmeliyim ki, Sanderson her yazdığı kitapta daha oturaklı karakterler oluşturuyor. Çok daha gri, çok daha gerçekçi karakterli sonraki kitaplarında bulmak mümkün.
Felsefe: Özellikle Hrathen üzerinden sıkça din felsefesi, ahlak felsefesi, mutlak doğrunun olup olmadığı, ya da iyiliğe ulaşmanın yöntemleri hususunda epey farklı düşüncelere dalıyoruz. Hrathen’in iç çatışmaları belki de onu diğer karakterlerden daha çok sevmemin yegane sebebi. Zira bir karakter ne kadar karmaşık olursa, çok daha gerçeğe yakınmış gibi geliyor bana.
Kurgu: Sanderson’un üniversitede yazarlık eğitimi verdiği derslerinde bahsettiği iki tip yazar biçimi vardır. Mimarlar ve Bahçıvanlar. Bahçıvanlar, bir şeyleri büyütmeyi severler. Ufacık tohumlardan yola çıkarlar, sularlar, beslerler ancak onlar da bu ufak tohumun nereye varacağını ya da ne denli boyutlara ulaşacağından habersizlerdir. Kurguyu, yazdıkça genişletirler. Mimarlar ise yazmadan evvel her şeyi inşa ederler. Önce büyük yapılardan başlayarak en ufak ayrıntılara kadar işlerler ki her şey yerine otursun. Sanderson’un ne kadar iyi bir mimar olduğunu eserlerini okurken anlıyorsunuz. Her taşın nasıl gediğine oturtulduğunu, ufacık ayrıntıların nasıl bir bir daha büyük bir örümcek ağını oluşturduğunu görüyorsunuz. Elantris’in kurgusu tatmin edeci.
Aksiyon: Bu kitapta aksiyon var ancak aksiyon kısımları belki kitabın %5’ini ancak oluşturuyor. Eğer kitaba muazzam büyülü dövüşler, durmadan akan kan gölleri ya da müthiş epik savaşlar görmek beklentisiyle başlarsanız, hayal kırıklığına uğrarsınız. Kitapta çok fazla savaş olmadığını ancak yeri geldiğinde güzel mücadeleler okuyacağınızı bilmenizi isterim.
Tasvirler: Dünya’nın ve karakterlerin tasvirleri ziyadesiyle tatmin edici. Yazar bir karakteri, yeri, durumu, ruhsal tahlili okuyucuya nasıl ileteceğini iyi biliyor. Fantastik diyarların olmazsa olmazı betimlemeler bu kitapta da güçlü bir araç olarak kullanılıyor.
Sonuç: Özellikle Brandon Sanderson’u tanımak ve daha ilk kitabından ne denli iddialı bir yazar olduğunu kanıtladığını görmek için muhakkak şans vermeniz gereken bir kitap. 8/10.