İngilizce Çeviride Önemli Hususlar
Deyimler, Kalıp Fiiller, Atasözleri, Sokak Ağzı (Phrases, Phrasel Verbs, Proverbs, Urban Language)
Deyimleri Fark Etmek
“We can’t stop the executions, unless Heinz drops dead on the spot.” “Heinz ölüleri yere düşürmediği sürece, idamları durduramayız.”
Buradaki drop dead bir kalıptır, kelimeleri ayrı ayrı anlamlarıyla aldığımızda çok alakasız anlamlar çıkıyor ortaya. Drop dead, die kelimesinden farklı olarak aniden ölme durumunu belirtir. Yani doğru çeviri şu şekilde olmalıdır.
“Heinz oracıkta ölüvermediği sürece idamları durduramayız.”
İlk önemli adım metnin contextinden, yani gidişatından, var olan söz öbeğinin aslında konuyla alakalı olmadığını fark etmekte yatıyor. Misal aşağıdaki örneği ele alalım;
“Miller Peshek couldn’t put in a good word for me, so getting Simon to cooperate was impossible. I’ll just have to continue my search for the crimps somewhere else and leave the millers to their own devices.”
Konunun gidişatında aslında değirmencilerin ellerinde bulunan herhangi bir aygıtla ilgili bir durumun söz konusu olmadığını çevirmenin fark etmesi gerekiyor. Yani paragrafın genelinde herhangi bir aygıt söz konusu değilse, buradaki söz öbeğinin de gerçek anlamlı olmadığının idrakına varılması gerek.
Bu sebepten birebir çeviri olan ve yanlış olan şu çeviriden kaçınılması gerekir.
“Aracılar hakkındaki araştırmamı başka yerlerde yürütmeli ve değirmencileri kendi aygıtlarına bırakmalıyım.”
Peki, kalıpları ayıklamayı başardık. Bunun bir deyim ya da atasözü olduğunu biliyoruz. Bunun Türkçe karşlığını nasıl bulacağız? Zira kalıp cümlelerin olayı, nesnenin ve öznenin değişebiliyor oluşudur. Yani buradaki millers kelimesi oyunun içerisindeki karakterin ismi. Bunu genel kalıba, yani neutral forma çevirmemiz gerek, bu da isimleri ve nesneleri çevirmek anlamına geliyor.
Leave the millers to their own devices.
Burada özne durumundaki the millersı neutral form olan one, someone, somebody kelimelerinden birisine, yine the millersa uygun olarak çekimlenmiş aitlik kelimesi olan theirı ise one’s, someone’s, somebody’se çevirmemiz gerek.
Yani son hali şu şekilde olmalı;
Leave someone to one’s own devices. Leave somebody to his/one’s own devices.
Şöyle bir tablo yapabiliriz o hâlde;
Peki bunların anlamlarını nasıl bulacağız. Biri Türkçe biri İngilizce olmak üzere benim çok yararlı bulduğum iki site var.
Buradan yola çıkarak artık ilgili cümlenin karşılığının şu olduğunu söyleyebiliriz:
“Aracılar hakkındaki araştırmamı başka yerlerde yürütmeli ve değirmencileri kendi hâllerine bırakmalıyım.”
Tabii karşımıza çıkacak bu kalıplar aynı zamanda sokak jargonu da olabilir. Eğer ki bu sitelerde bulamıyorsanız İngilizce sokak ağzı için en uygun site ise şudur;
Sıkça Hata Yapılan Deyimler, Kalıplar
Well I never/ Well I never did! – (Bir şaşırma cümlesidir, uygun karşılık bulun) Vay be, Hadi be!
Here we go – Haydi bakalım
Here you go – Al bakalım / Hoppala
I’m afraid – Korkarım Maalesef, Ne yazık ki
You know – Bilirsin Hani, yani
I’m damned/ I would be damned – Ne olayım (ya da mihvalleri)
Well, you know, it’s difficult to explain.
Şey, yani, açıklaması zor.
Have you seen that bowl, you know, the red one?
Şu kâseyi gördün mü, hani kırmızı olan?
I’m damned if I know what folk do at times like this.
İnsanların bu durumda ne yapacağını biliyorsam eğer şuradan şuraya gitmek nasip olmasın.
Uygun Atasözünü Bulmak
Her dilin etkilendiği coğrafyadan, dinden, kültürden gelme atasözleri ve deyimleri bulunur. Kimi zaman atasözlerini birebir olarak farklı dillerde görebilsek de çoğu zaman farklı bir dildeki atasözünün ne kast ettiğini anlaması o kadar da kolay olmuyor. Bu sebepten gerektiği yerde atasözünün ne anlama geldiğini ve bizim dilimizde buna karşılık olan atasözünün ne olduğunu bulmak gerekiyor. Bu olay aslında biraz da genel kültür meselesi. Türkçe atasözlerine ne kadar hakim olduğunuz ile alakalı. Sıkıştığınız noktada içerisinde bulunduğunuz gruba danışmanız şiddetle tavsiye edilir.
Don’t count your chickens before they hatch.
Yumurtaların çatlamadan tavuklarını sayma.
Dereyi görmeden paçayı sıvama.
The grass is always greener on the other side of the fence.
Çitin ötesindeki çimler hep daha yeşildir.
Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür.
Every cloud has a silver lining.
Her buludun gümüş kaplaması vardır. (?)
Çok alakasız, değil mi? Böyle bir çeviriyi kimse anlamaz, çevirmen de dahil. Bu atasözünün açıklamasını çok kolay bir şekilde Google’da aratarak bulabilirsiniz.
Tanım: Every bad situation has some good aspect to it. This proverb is usually said as an encouragement to a person who is overcome by some difficulty and is unable to see any positive way forward.
Şimdi çok daha açık. Her kötü bir durumun iyi yönlerinin de olduğunu ve bu kötü durum içerisindeki insanların iyi kısımları görmekte zorlandığını ve başkalarının bu kimseleri cesaretlendirmek amacıyla söylediğinden bahsediyor. Peki biz ne söyleriz böyle bir durumda?
Her yokuşun inişi vardır. Her gecenin sabahı vardır. Her şerde bir hayır vardır. Gün doğmadan neler doğar…
Çeviride Küfür ve Hakaret
Çevirilerde küfürler ve hakaretler sansürlenmemeli. Zaten çevirdiğimiz oyunlar eğer ki küfür içeriyorlarsa belirli bir yaş ve üzerine hitap ediyorlardır. Yani küfür ya da hakaret varsa, uygun şekilde çevirin. Fucklar lanet olsunlara, fuck offlar cehenneme gitlere dönmesin lütfen. İltifatın da küfrün de hakkını verin.
What cunt took my dagger!? I fucking left it here, ready to sharpen! Own up, you fucking bastard! When I get the cunt who stole it off me, I’ll smash his face to fucking pulp.
Hangi amcık hançeri mi aldı lan? Siktiğimin şeyini bilemek üzere buraya koymuştum! Adam ol da ortaya çık piç herif! Benden çalan o amcığı bulursam var ya pekmezini akıtacağım onun.
Çeviride Noktalama
Diller arası noktalama işaretlerinin kullanımı açısından herhangi bir evrensel kural bulunmamaktadır, bu yüzden kaynak metindeki noktalama işaretlerinin hedef metinde birebir kullanımı dil bilgisi hatalarına yol açabilir. Çevirdiğiniz cümlenin gidişatına göre uygun noktalama işaretlerini siz koyacaksınız.
Misal İngilizcede kısa çizginin (-) çeşitli kullanımları var, biz kısa çizgiyi ara cümleler, açıklamalar dışında kullanmıyoruz. Bu sebepten çeviride kısa çizgi yerine uygun noktalama işaretini kullanalım.
Rest easy – I’m here to bring you a cure.
Sakin ol – İlacı getirmek için buraya geldim.
Sakin ol, ilacı getimek için buradayım.
Just so you’re clear – I’m charged to be here by Sir Hanush and Sir Radzig Kobyla. I’m to find out everything that brigand knows. Do you want to defy their Lordships?
Kafanda soru işaretleri kalmasın diye söylüyorum: Sör Hanush ve Sör Radzig Kobyla tarafından buraya yollanıp haydudun bildiği her şeyi öğrenmek üzere görevlendirildim. Onların egemenliklerine meydan mı okuyorsun?
Dini Terimlerin Çevirileri
Kimi dinlere özel olan, Tanrı kavramlarının ve inanışlarının tamamen farklı olduğu özel isimleri birbirinin yerine yazmak mantıklı değil. Bu sebepten orta çağ Katolik kilisesinde geçen konuşmadaki God kelimesini takdir edersiniz ki Allah diye çevirmek mantıklı değildir. Zira Müslümanlık inancındaki tek tanrı inancının Hristiyanlık’taki Teslis inancıyla çelişmesi ve tutarsızlıkların ortaya çıkması kaçınılmazdır. Allah – Yehova -Elohim – Zeus -Ra bunlar birbirlerinin tam karşılığı değillerdir, her biri farklı bir inanışın, çok tanrılı bir dindeki tek bir tanrının ya da aynı inanışın içerisindeki Tek Tanrı’nın farklı özelliklerinin dışa vurumudur. Hem bu inanış farklılıklarından hem de Allah kelimesinin Türkçe olmamasından ötürü, God kelimesinin karşılığı olarak Tanrı kelimesini kullanmakta fayda var. Tam olarak Creator’un karşılığı da olsa, yine de God yerine Yaratıcı, Yaratan kelimeleri kullanılabilir.
Orta Çağ Avrupası’nda “Allah belanı versin.” diyen Hristiyan kimselerin abes kaçağı aşikârdır.
Ünlem Seslerinin Türkçeleştirilimesi
Yabancı dillerden farklı olan bir husus da ünlem sesleridir. Şaşırma, sinirlenme, bağırma, ıkınma, feryat, figan ve benzeri ünlemler Türkçe’ye uygun karşılıklarla çevrilmelidir.
Oh – Aa (Şaşırma)
Eh -Ha (Soru sorma)
Argh – Ah (Canı acıma)
Nyah – Deh (At sürme)