Orange - İçigo Takano

Orange - İçigo Takano

İsim: Orange
Yazar: İçigo Takano
Yayınlanma Tarihi: 2012

Ardında bıraktığın pişmanlıklara dönüp dönüp bakmak, “Keşke,” demek, “keşke başka türlü davransaydım” demek sanırım insanlığın fıtratında var. Hepimiz ardımızda daha iyiye çevirmiş olmayı ya da hiç yaşanmamış olmasını dilediğimiz pişmanlıklar bırakıyoruz.

Naho Takamiya, o güne pişmanlıklarla dolu, değiştirilecekler listesini içeren bir mektupla başlıyor. Hem de bu mektup 10 yıl gelecekten geliyor. Ve kendi el yazısıyla…

Bu mektup onun daha henüz tanışmadığı ama yakın zamanda âşık olacağı ve yine yakın gelecekte 17 yaşındayken bir trafik kazasında ölecek bir oğlan olan Kakeru Naruse’den bahsediyor. “Keşke” diyor mektupta, “olacakları değiştirebilseydim.” Böylece Naho, mektuptaki talimatlardan yardım alarak, bir insanın hayatını kurtarmayı deniyor.

“Belki de olay her zaman kırılmış bir şeyi onarmaktan ibaret değildir. Belki de bazen baştan başlayıp daha iyisini yaratmak gerekiyordur.”

Orange, sıradan bir Shoujo mangası olmaktan çok uzak. Kız-erkek ilişkilerini, aşk üçgenlerini, mizahı harmanlayıp koymuyor önünüze. Seri boyunca Kakeru’nun ölüm tehdidinin bulunması bunu sıradan bir “aşk” hikâyesi olmaktan çıkarıp bir arkadaş grubunun, bir topluluğun “sevgi” hikâyesi hâline getiriyor. Kakeru’nun dışında 5 kişiden oluşan arkadaş grubu, onu içerisinde bulunduğu karanlıktan çıkarmaya çalışıyorlar.

Seri zamanda yolculuk temasını saymazsak, oldukça gerçekçi bir kurguya sahip. Annesinin ölümünden kendini sorumlu tutan Kakeru, her daim depresiflik ve şüphe arasında gidip geliyor. Kafasındaki sorunların, yaşadığı sıkıntıların ve çektiği acıların dışarıdaki insanlar için bir şey ifade etmediğini düşünüyor. Ve ne olursa olsun, hep gülümsüyor… içindekileri maskelemek için.

Bir arkadaş grubunun bağlarının, birbirleri için neler yapabileceklerinin altını çizen harika bir eser Orange. 22 bölüm kadar kısa bir serüvende her karakterin gerçek olduğunu hissettiriyor size. Sevginin, dostluğun, kaybın, acının, pişmanlığın insandaki tezahürünü çok güzel gözler önüne seriyor.

Nitekim eğer taştan yontulmadıysanız, bir çift gözünüz ve atan bir kalbiniz varsa kimi yerlerde ağlayacağınızı garanti edebilirim. Ya da ben çok sulu gözüm, bilemiyorum ^^ En son Saniyede 5 Santimetre (Byōsoku Go Senchimētoru) isimli mangada bu kadar hırpalanmıştım. Bazen yazarlar itinayla gelip o öküzü oturtuyor içinize. Ses edemiyorsunuz.

Peki niye mi bu serinin ismi Orange (Portakal)? Portakal ilginç bir meyvedir. Nitekim yemeden bilemezsin ekşi mi, tatlı mı, sulu mu yoksa kuru mu olacağını. Bir de bakmışsın ağzında buruk bir tat bırakmış. Ne tam olarak ekşi, ne de tam olarak tatlı… İşte bu seri de buruk bir tat bırakıyor ama ağzınızda değil… yüreğinizde. Okuyunca anlarsınız.

Özetle, Romantizm-Dram-Arkadaşlık üçlüsü kulağınıza hoş geliyorsa mutlaka okuyun. (Manga sevmeyenler için sanırım animesi de varmış.)