Zaman Çarkı - Robert Jordan

Zaman Çarkı - Robert Jordan

İsim: Zaman Çarkı (orj. Wheel of Time)
Yazar: Robert Jordan
Yayınlanma Tarihi: 1990
Serideki Kitap Sayısı: 15

Zaman Çarkı döner ve çağlar gelip geçer; ardında efsaneye dönüşen anılar bırakır. Efsaneler solup söylenceye döner; söylencelerse, ortaya çıktıkları çağ geri geldiğinde çoktan unutulmuş olurlar. Üçüncü Çağ’da, kehanetler çağında, Dünya ve Zaman dengede durduğunda, puslu dağlarda bir rüzgâr eser…

En beğendiğim kitap serisi olan, şimdiye kadar ikisi Türkçe birisi ana dilinde olmak üzere üç defa bitirdiğim Zaman Çarkı’nın incelemesi ile karşınızdayım. Şimdilik genel bir seri incelemesi yapacak olup, belki ileride kitap kitap incelemelerini yapar, şu anda çekilme aşamasında olan dizisinden vs. bahsederim.


Tarihçe

Zamanın başlangıcında Işık olarak da anılan Yaratıcı, evreni ve tüm evrenin desenini ören Zaman Çarkı‘nı yaratır. Zaman Çarkı’nın her biri birer çağı temsil eden yedi çubuğu vardır. Evrenin ve Çark’ın devinimini sağlayan Tek Güç‘ün Eril ve Dişil yarısı olan, sırasıyla Saidin ve Saidar birbirlerini iter ve çeker. Aes Sedai olarak bilinen kimseler bu kaynaklardan Tek Güç‘ü çekebilmekte ve bu gücü kendi iradeleri doğrultusunda yönlendirebilmektedir. Aes Sedai, kadim dilde Herkesin Hizmetkârı anlamına gelmektedir.

Işık, Zamanın Başlangıcı‘nda Karanlık Varlık olarak anılan Shai’tan‘ı (Evet, bildiğiniz Şeytan) Çark’ın dışında bir yere hapsetmiştir. Karanlık Varlık’ın dünyaya dokunamadığı, Şeytan’ın bir mit, yoksulluğun bir tarih olduğu Efsaneler Çağı‘nda her şey değişecektir ancak. Zamanın önde gelen Aes Sedai’larından birisi, hem erkeklerin hem de kadınların ortak olarak kullanabileceği (Herkes cinsiyeti ile uyuşan kaynağı kullanabilmekte) çok daha güçlü bir kaynak keşfeder ve bu kaynağı çekebilmek adına hep birlikte bir araştırma yürütürler. Ancak yeni bir kaynak sanılan şey aslında Karanlık Varlık’ın hapishanesidir. Hapishane’de delik açan Aes Sedailar Shai’tan’ın dünyaya dokunabilmesine olanak vermiş ve insanlığı lanetlemişlerdir.

Dünya’ya dokunabilmekte olan Shai’tan’ın evrenin kontrolünü ele geçirebilmesi ve dünyayı kendi suretinde yeniden yaratabilmesi için hapishanesinden tamamen kurtulması gerekmektedir. Bu doğrultuda piyonlarını çeşitli vaatlerle toplayan Shai’tan kendi ordusunu kurar. Her şeyin dengesini gözeten Desen, evrenin içindeki her yaşamın ipliklerce örüldüğü kader ağı, Karanlık Varlığın ordusuna karşı koyacak kişi olarak, o zamanın en önde gelen Aes Sedai olan Lews Therin Talemon‘u, nam-ı diğer Ejder‘i Işığın Şampiyonu olarak seçer.

On yıllarca süren savaşta, Ejder’in önderliğindeki Aes Sedailar nihayetinde Karanlığın Hizmetkârlarına karşı galip gelirler. Ejder yüz erkek yoldaşı ile birlikte Karanlık Varlığı ve eskiden birer Aes Sedai olup da Karanlık tarafa geçen Terkedilmişleri aynı hapishaneye mühürler. Ancak bir sebepten ters giden mühürleme işlemi sebebiyle Shai’tan son hamlesi ile Kaynak’ın Eril yarısı olan Saidin’e dokunarak, kaynağı lekelemeyi başarır.

Lekelenen Saidin’i kullanan tüm erkek Aes Sedai’lar, kaynaktan çektikleri güç ile birlikte Shai’tan’ın şerrine maruz kalırlar ve delirmeye başlarlar. Deliren Aes Sedai’lar fütursuzca sağa sola saldırmaya, o muazzam güçleriyle dünyayı kırmaya başlar. İnsanlar ölür, şehirler yok olur, yer şekilleri değişir. Bu olaya daha sonraları Kırılış denir. Nihayetinde erkek AesSedai’ler zaptedebileceklerinden fazla kaynak çekip kendilerini öldürürler, hayatta kalanları ise kadın Aes Sedailar aradan çıkarırlar. Ejder de delirenler kervanındadır. Tüm akrabalarını deliliğin pençesinde katleden Lews Therin, yaptığı hatanın anlık farkına varıp, çekebileceği kadar güç çekip kendi üzerine şimşekler yağdırarak intihar eder. Lews Therin’e şimdilerde Kardeş Katili, intihar ettiği yerde oluşan dağa ise Ejder Dağı deniyor.

Yükselen fırtınanın rüzgarlarına bindik, Gök gürültüsünün sesine koştuk. Şimşeklerin arasında dans ettik, Ve dünyayı paramparça ettik.

Kırılıştan geriye yıkım kaldı. Artık Aes Sedai’ler tamamen kadınlardan oluşuyor. Yönlendirme yeteneği ile doğan erkekler ise ya kaynaktan kesiliyorlar, ya da öldürülüyorlar. Ancak bir sebepten ötürü delik tam anlamıyla kapanmış değil. Karanlık varlık her geçen gün dünyaya daha fazla etki ediyor. İnsanlık yine yok olma tehlikesi ile karşı karşıya ve onu ancak tek bir kişi kurtarabilir…

Ve o günlerde, daha önce olduğu ve daha sonra olacağı gibi oldu. Karanlık yeryüzüne çöktü, insanların yüreklerini ağırlaştırdı, yeşillikler soldu, umut öldü. Ve insanlar Yaratıcı’ya seslenerek, Ey Gökyüzünün Işığı, Dünyanın Işığı, bırak kehanetlerde Vaat Edilen, geçmiş çağlarda olduğu ve gelecek çağlarda olacağı gibi dağdan doğsun. Bırak sabahın Prensi yeryüzüne şarkı söylesin ve yeşil şeyler büyüsün, vadiler kuzu versin. Bırak Şafağın Prensi bizi Karanlık’tan korusun ve adaletin yüce kılıcı bizi savunsun. Bırak Ejder bir kez daha zamanın rüzgarlarında hüküm sürsün.

Nedir peki bu Zaman Çarkı’nın esprisi? Neden kişi, hemen hepsi 700-1000 sayfa arasında bulunan 14 adet tuğla gibi kitabı alıp okumalı? Nedir Zaman Çarkı’nın, Fantezi Edebiyatı denince en yukarılarda bahsedilmesini sağlayan?

İyi bir Fantezi okuru, Tolkien‘in ne denli büyük kapılar araladığını iyi bilir. Ne denli kapsamlı bir dünya yaratıp, içerisini ırklarla donattığını, o ırklara özel canlı kanlı dil yarattığını da bilir. Yine aynı okur, Tolkien ardıllarının onun yarattıklarının gölgesinde kaldığını da bilir. Elf, Cüce, Ork üçlemesine kısılı kalır yazar, Tolkien’in yarattıklarının bir kopyasını önümüze sunar. “Kaçış Edebiyatı” diye anılan bu türde, yazarlar kaçar özgün şeyler üretmekten, var olandan beslenmeye çalışır.

Nitekim günümüzde sevdiklerimin başında Brandon Sanderson olmak üzere nice yazar, kendi büyü sistemlerini, ırklarını, canavarlarını üretip, özgün dünyalar koymaya çalışıyorlar önümüze. Ancak kanımca, Tolkien’den sonra kendi dünyalarını yaratıp özgün eserler vermiş, öncülerden iki üstat var. Birisi Zaman Çarkı Serisi ile Robert Jordan, bir diğeri ise Yerdeniz başta olmak üzere nice eseriyle Ursula K. LeGuin. İkisi de bu dünyadan göçüp gittiler, arkalarında muazzam eserler bıraktılar.

Zaman Çarkı, Yüzüklerin Efendisi gibi başlıyor. Bir köy var. Genç delikanlılar var. Bir şenlik arifesi. Köye yabancılar geliyor. Köye kötüler geliyor. Köye büyücüler geliyor. Çocuklar bir yolculuğa çıkıyorlar. Dünya’nın yükünü yükleniyorlar. Köylü-sıradan-bir-çocuk-dünyayı-kurtaracak-bir-görev-edinir mantığı işliyor yine. Ancak nasıl ayrılıyor diğer mihvallerinden? İplik gibi örülmüş kurgusuyla. Her karakterin ayrı ayrı hikayesiyle. Özellikle yazım tarzıyla. Okuyucuya aktarabildiği duygularla, karakterlerin iç tahlilleriyle…


Yazım

Bir fantezi eserinde bulunması gereken olmazsa olmaz şey betimlemedir. Zira tamamen hayal ürünü olan bir dünyanın bilinmezlerini, gizemlerini, oraya has unsurlarını okuyucunun kavraması gerekir. Ancak okurun sadece doğaüstü unsurları kavraması yetmez. Kişinin, o dünyanın yer şekillerini kavraması gerekir. Ejder Dağı‘nın oluşum sebebini bilip, o dağın ne ağır anlamlar barındırdığını anlaması gerekir. Diyarı bilmesi, tanıması gerekir. Zira diyar, kişi ile bütündür. Kişinin yaşantısı diyara göre değişir. Kiminin doğal kabul edip göz ardı ettikleri, kimi için bulunmaz bir lütuftur. Karakterleri tanıması gerekir. Zira karakter canlı olmak zorundadır. Devinim halinde olması gerekir. Devinim halinde olmak demek, kişinin kendi içinde çatışma halinde olması demektir. Değişmesi demektir. Okurun, karakterlerin iç tahlillerine vakıf olması gerekir…

Anlatıcı Bakış Açısı

Zaman Çarkı’nın oldukça özgün bir bakış açısı var. Yanlış bilmiyorsam aynı anlatım tarzı Buz ve Ateşin Şarkısı‘nda da var. Üslup şu:

Birincil ve üçüncül bakış açısının karışımını düşünün. Ben A kişisinden bahsediyorum. Bu kişinin hareketlerini, yaptıklarını üçüncü kişi ile anlatıyor, çevre betimlemelerini, dünya anlatısını tanrısal bakış açısıyla yapıyorum. Ancak yalnızca, hangi karakter üzerinden gidiyorsam o bölümde, o kişinin düşüncelerine yer veriyorum. Yani o bölümde duyabileceğiniz tek iç ses, o bölümdeki anlatım odağına sahip karakterin düşünceleri oluyor. Bu sayede yaşanan olaylara karşın karakter bazında daha derin bir kavrayışa sahip oluyoruz.

Betimlemeler

Belki de zaman çarkının en öne çıkan özelliği bu. İnsanlar bu konuda ikiye bölünmüş vaziyette. Kimi ölüp bitiyor, kimi ise ölüyor… Sıkıntıdan. Ben ilk kısımda yer alıyorum.

Robert Jordan sizleri olayların içerisine katıyor. Oradaki şehrin içerisine giriyor, şehrin kalabalığının ve gürültüsünün daha rafine hali olan hanlardan birisine dalıyor ve ocakta tütmekte olan çaydanlığın buharının duvara vurduğunu görüyorsunuz. Gölgelerde dolaşan yaratıkların, insanların ruhuna bulaşmış gölgelerin, ruhları dağlanmış insanların zihnine iniyorsunuz. Ana karakterlerin ruhsal tahlillerine derinlemesine dalıyorsunuz. Ve onları tanıyorsunuz. Gerçekten. Zira 14-15 kitaplık bu yolculuk boyunca onlarla birlikte ağlıyorsunuz, gülüyorsunuz, bunalıyorsunuz. Jordan bunu size bir şekilde aktarıyor. Benim şahsi kanaatimce sizlere, Robert Jordan’ın yaptığı en iyi şeylerden birinin betimlemeler ile sizleri olayların içerisine sokması olduğunu söyleyebilirim.

Ama yine de… Editörlerinin Robert Jordan’a kimi kısımlarda çok esnek davrandıkları da bir gerçek.

Hikâye

Özellikle hikâye üzerine yazılacak çok şey var. Zira üniversitede ders vermekte olan Brandon Sanderson‘un deyimiyle mimar yazarlardan olan Jordan, kitapları yazmaya başlamadan önce neyin nerede olacağını, hangi olayın ne zaman vuku bulacağını ve bunların getirilerinin ve götürülerinin neler olacağını hesaplamış. Şimdilerde son iki kitabı yazmakta büyük eziyetler çeken G.R.R Martin ve üçüncü kitabını 8 yıldır yazamamış olan Patrick Rothfuss‘un aksine, “Ben şimdi bunu nereye bağlayacağım yahu?” tarzı kısmetsiz noktalara gelmemiş, kimi zaman olayları çok uzatsa da işin sonunda her ipliğin ucunu güzel bir yere bağlamış Robert Jordan. Bu sebepten 14+1‘lik koca külliyatta daha ilk kitapta gördüğünüz alelade bir yapı, olay, karakter sandığınız şeylerin 10-12 kitap sonra çözümlendiğini görebiliyor, Jordan’ın yazdığı çoğu şeyi bir sebep uğruna yazdığını ayırt ediyorsunuz.

Peki neden Zaman Çarkı okumalısınız?

Yukarıda bahsettiğim iplik gibi örülmüş ve tamamlanmış bir hikâyeye sahip olmasını es geçtiğimizde neden ben Zaman Çarkı’nı okumalıyım diye soruyorsanız;

Kültürler

Zaman Çarkı’nın en önde gelen yanı belki de içerisinde barındırdığı kültürler. Çoğu fantastik eserin sadece lafta bıraktığı ırk ve kültür kavramları “Bu adam şu ırktan, o yüzden renkli giyiyor.” kadar dar bir çerçeveden çıkamazken, Jordan kültür meselesini sonuna kadar işliyor. Kendi dünyamızın dört bir yanındaki ırklardan ve kültürlerden parçalar gördüğümüz Zaman Çarkı evrenindeki karakterler üzerinde, kendi kültürlerinin ne denli önemli olduğunu her zaman görüyoruz. Jordan bunu asla unutmuyor ve olayların gelişimi, karakterlerin tavırları, olaylara bakış açıları bu gerçeklerden etkileniyor.

Robert Jordan’ın detaylara düşkün bir yazar oluşu, çoğu okurun her kıyafetin, her düğmenin, her saç şeklinin betimlendiğine, uzatıla uzatıla anlatıldığına dair yakınmalarını da beraberinde getiriyor. Jordan betimlemeyi seviyor, abartıldığı kadar çok değil ancak inkâr etmek de bir noktada mümkün değil. Lâkin bu betimlemelerin kültürleri tanımada ve onların zihinlerde birer bulanık suretlerden ziyade daha elle tutulur görüntülere dönüşmelerinde büyük rol oynadığını söylemek yanlış olmaz.

Büyü sistemi

Fantastik severler bu kitapları sırf kurulan bu fantastik diyarın tarihi ya da kültürleri için okumuyor, ayrıca sevilen bir diğer yön de büyü sistemi. Büyü sistemleri genelde katı ve esnek olmak üzere ikiye ayrılıyor. Katı sistemlerde genelde büyünün ve kullanımının belirli çerçeveleri olurken, daha esnek sistemlerde ise büyünün kuralları daha soyut olup kullanımı genellikle karakterin kurgudaki ihtiyacına göre potansiyeli her an değişebilir vaziyette oluyor. Zaman Çarkı’nda bu iki büyü sistemini de görmek mümkün. Belirli kuralları ve sistemi olan büyü sistemini gerçek dünyadaki yönlendiricilerde, daha esnek sistemi ise bir başka diyar olan Düşler Dünyası‘nda görüyoruz. Ve bunların müthiş derecede zekice işlendiğini söylemekten çekinmeyeceğim.

Tarih

Ben tarih adamıyım, kurgularda tarih olmasını isterim derseniz de her ülkenin birbirleri ile olan geçmişleri, bu geçmişlerin sebep olduğu günümüze akseden belirli politik durumlar da var. 15 kitaplık seride bunlar yedirile yedirile aktarılıyor ve bu kısımları seven detaycı bir okursanız, epey keyif almanız mümkün.

Karakterler

Ben karakterciyim, ya karakter gelişimleri? Belki de görüp görebileceğiniz en iyi karakter gelişimine sahip seri olabilir Zaman Çarkı. Elbette 14 kitaplık bir seri beraberinde ister istemez bir ilerleme getiriyor ancak köylü oğlanlardan hükümdarlara dönüşen karakterlerin gelişimlerini takip etmek inanılmayacak derecede güzel ve gerçekçi! Her karakterlerin kendilerine göre amaçları ve düşünce yapıları var. Hepsinin iyi yanları ve kusurları var. Bu sebeple belki de Zaman Çarkı karakterlerin sevilip nefret edildiği noktada en çok farklılık gösteren seri olabilir.

Nynaeve ve Egwene bu konuda çokça eleştirilen ancak onların açısından bakıldığında ise kendi içlerinde tutarlı sebeplere sahip karakterlerden. Genç yaşına rağmen köyün en saygın konumlarından biri olan Hikmet unvanını almış bir kız düşünün. Öyle ki, sözünün geçmesini sağlamak ve köyün diğer kadınlarına karşı çocuk olmadığını sürekli ispat etmek durumunda kalsın. Bunu da çoğu zaman hırçınlaşarak başarsın.

Ve bir kız düşünün ki bu genç hikmetin yardımcısı olmaya ve o ölene kadar da bu pozisyonda kalmaya mahkum olsun. Daha sonraları bu ikinci plandaki yaşantısından ve kimi kalıplara uyması gerektiği düşüncesinden sıyrılabilmek için yer yer uçarı, yer yer buyurgan tavırlara bürünsün.

Bir okur olarak karakterlerin kimi noktada can sıkıcı tavırlar sergilediğine şahit oluyoruz ancak onları tanıdıkça ve alıştıkça aslında bu kusurların ne kadar sahici olduğunu fark ediyoruz. Tıpkı eşimizde dostumuzda gördüğümüz ancak artık alışıp görmezden gelip onları öyle kabul ettiğimiz kusurlar gibi.

Peki siz bir seriden ne istiyorsunuz?

  • İyinin ve kötünün savaşını istiyorum! Var.
  • Sağlam bir büyü sistemi istiyorum! Var.
  • Güçlü karakterler istiyorum! Var.
  • İplik gibi örülmüş bir kurgu istiyorum! Var.
  • Gerçekçi karakter gelişimleri görmek istiyorum! Var.
  • Bilge büyücü istiyorum! Var.
  • Her konuda yetenekli bir ozan görmek istiyorum! Var.
  • Taht oyunları istiyorum! Var.
  • Karizma kötü karakterler istiyorum! Var.
  • Kan ve vahşet istiyorum! Var.
  • Aşk-meşk istiyorum! Var.
  • Yeri gelsin ağlayayım, yeri gelsin kahkaha atayım! Var.
  • Tahmin etmesi güç kehanetler istiyorum! Var.
  • Destansı savaş sahneleri istiyorum! Var.

E daha ne olsun? Haydi kitap başına!